Hürrem Sultan’ın Gizemli Kökleri

Hürrem Sultan, 15 Nisan 1558’de İstanbul’da hayatını kaybetti.
Adına sayısız eser kaleme alınan Hürrem, 16. yüzyıl Osmanlı siyaseti üzerindeki tesiri ve Kanuni Sultan Süleyman ile aşkıyla efsaneleşmişti.
Osmanlı’da kadın sultanların ülke yönetiminde daha fazla söz sahibi olduğu “Kadınların Saltanatı” dönemi de tarihçilere göre Hürrem Sultan ile başlamıştı.
Döneme ait belgelerde ve kayıtlarda Hürrem Sultan’ın Kanuni Sultan Süleyman’ın haremine girdikten sonraki yaşamına dair pek çok bilgi var.
Ancak nerede dünyaya geldiği ve Osmanlı’ya nasıl getirildiği siyasi ve kültürel olarak tartışmalı.
Tarihçiler arasında genel kanı Hürrem’in bugünkü Ukrayna topraklarında doğduğu. Ancak alternatif tezler de var.
BBC Türkçe araştırdı.
Lehistan’dan Osmanlı’ya gelişi
Tarihçiler, Haseki Hürrem Sultan’ın köklerine dair bilgilerin karışık ve kesin olmadığını vurguluyor.
Hürrem Sultan’ın 1500’lerin başında doğduğu tahmin ediliyor.
Bazı kaynaklar Ortodoks bir papazınkızı olduğunu, bazılarıysa bir çiftçi ailesine doğduğunu yazıyor.
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nden Profesör Feridun Emecen, Osmanlı tarihçileri arasındaki genel kanıya göre Hürrem Sultan’ın 16. Yüzyılda Lehistan Krallığı toprakları içinde yer alan Rutenya bölgesinden geldiğini söylüyor.
Rutenya, günümüzde Polonya, Belarus ve Ukrayna topraklarını kapsayan ve Doğu Slav halklarının yaşadığı bölgeye verilen ad.
Emecen, Hürrem’in bu bölgede yer alan Rogatin adlı kentte Tatar akıncılar tarafından esir alındığına dair kayıtlar olduğunu belirtiyor.
O dönem Polonya sınırları içinde bulunan Rogatin, bugün Ukrayna’nın batısında yer alıyor.
Tarihçiler, Hürrem’in burada doğduğu konusunda büyük ölçüde hemfikir.
BBC Türkçe‘ye konuşan tarihçiler, Hürrem Sultan’ın akıncılar tarafından esir alındıktan sonra Osmanlı’ya getirildiğini anlatıyor.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Zeynep Tarım, Hürrem Sultan’ın muhtemelen 12-14 yaşları arasında Osmanlı’ya getirildiğini ve burada Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan’ın yanına verildiğini anlatıyor.
Tarım, Hürrem Sultan’ın o yıllarda Manisa’da bulunan Şehzade Süleyman’ın maiyetine bu dönemde girdiğini söylüyor.
Tarihçi, çiftin ilk çocuğu Şehzade Mehmed’in 1521’de doğmuş olmasından yola çıkarak Hürrem’in 1520 yılında Sultan Süleyman’ın haremine girmiş olabileceğini belirtiyor.
Profesör Emecen de bazı kaynakların Hürrem’in 1520’de hareme girdiğinde en az 17 yaşında olduğunu yazdığını söylüyor.
Vatikan arşivindeki soyağacı
Hürrem Sultan’ın etnik kökenine dair farklı tezler ve iddialar var.
Mesela Vatikan arşivleri üzerinde uzmanlaşan araştırmacı yazar Doktor Rinaldo Marmara, burada incelediği el yazması bir soyağacına göre Hürrem Sultan’ın aslında İtalyan bir asilzade olabileceğini savunuyor.
Marmara,soyağacında Hürrem’in soyundan gelen padişah 4. Mehmet ile onunla aynı dönem hüküm süren Papa 7. Alessandro’nun kuzen olduğunun yazıldığını söylüyor.
Araştırmacıya göre belge, Hürrem Sultan’ın İtalya’nın Siena bölgesinden gelen Marsigli ailesinin kızı olduğuna ve gerçek adının “Margherita” olduğuna işaret ediyor:
“Bunlar üç kardeştiler, iki erkek bir tane de kız. Bir kardeşi ve Hürrem Sultan… korsanlar tarafından alınıyor, sultana satılıyor ve kendini haremde buluyor.”
Marmara, Hürrem Sultan’ın asilzade kimliğinin gizlenmesi adına Ukraynalı olduğunun söylenmiş olabileceğini belirtiyor.
Prof. Tarım, bu belgenin gerçekliğinin teyide muhtaç olduğunu vurguluyor ve şunları kaydediyor:
“Tabii bu biraz daha uzak bir ihtimal görünüyor. Çünkü böyle bir şey olsaydı bugün Venedik arşivindeki elçilerin raporları bize en çok malzeme veren şeylerden bir tanesi. Onlar bunu anlatmış olurlardı, biz bunu çok daha önce biliyor olurduk.”
Profesör Emecen de o dönemdeki kaynaklar göz önünde tutulduğunda bu tezin “doğru olma ihtimali görülmediğini” vurguluyor.
Emecen, “Yalnız anlaşıldığı kadarıyla Hürrem Sultan’ın Lehistan kraliyet ailesiyle yazışmaları var. Orada bir bağı var gibi görünüyor. Ama bu, o dönem için resmi yazışma gibi bir durum da olabilir” diye not düşüyor.
‘Rus Cadısı’ lakabı nereden geliyor?
Prof. Emecen, dönemin Osmanlı kaynaklarında Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Mahidevran Sultan’dan olan en büyük oğlu Şehzade Mustafa’nın 1553’te idam edilmesinin ardından Kanuni ve Hürrem Sultan aleyhine kaleme alınan bazı şiirlerde Hürrem’den “Rus cadısı” diye bahsedildiğini söylüyor.
Peki bu Hürrem’in Rus olduğu anlamına mı geliyor?
Tarihçi, Osmanlı döneminde “Rus” teriminin yalnızca Rus halkını tanımlamak için kullanılmadığını vurguluyor ve şunları kaydediyor:
“Rus kuzeydeki tüm [topluluklar için] genel olarak bir tanım şeklinde geçer. Kuzeyden gelen herkes için bu kullanılır: Rusya, Ukrayna vs.”
Prof. Tarım da dönemin Batılı seyyahları ve Venedikli elçilerin raporlarında Hürrem Sultan’dan Rus olarak bahsedildiğine dikkat çekiyor ve şunları söylüyor:
“Rus olduğu söyleniyor ama onların bunu büyük ölçüde coğrafya olarak kast ettiklerini düşünüyoruz.”
Prof. Emecen, Hürrem’in nereli olduğuna dair tartışmalar ile ilgili şu yorumu yapıyor:
“Rus ve Rutenya meselesi de siyasi bir tartışma gibi gözüküyor, ancak buna tarihin kendi çerçevesinde bakmamız lazım.”
Prof. Tarım, “O dönemin sınırlarına göre bunu değerlendirmemiz gerekiyor” diyor ve ekliyor:
“O tarihlerde bugünkü sınırlarda bir Rusya mevcut değil. [Dönemin yazışmalarında] Rus coğrafyasından demek istiyorlar. O tarihte oranın adı Ukrayna değil, Lehistan olarak biliniyor. Altında Habsburglar, sağında Rusya var. Dolayısıyla o tarihte bilinen millet isimleriyle birlikte zikrediyorlar.”
Türbede doğum yeri değiştirildi
Ukraynalılar Hürrem Sultanı seviyor ve sahipleniyor.
Memleketi Rogatin’de anısına heykeller, şu an Rus işgali altında bulunan Ukrayna’nın liman şehri Mariupol’de ise Kanuni Sultan Süleyman ve Haseki Hürrem Sultan anısına yapılmış bir cami bulunuyor.
Hürrem’in etnik kökenine dair tartışmaların siyasi boyutu da var.
Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliği, 2019’da Haseki Hürrem Sultan Türbesi’nde bulunan açıklama yazısından “Rus asıllı” yazısının kaldırılmasını talep etti.
Talep üzerine yazıdan bu ifade çıkartıldı.
Yazının son halinde Hürrem Sultan’ın Ukrayna kökeni vurgulanıyor.
Gerçek adı neydi?
Hürrem Sultan’ın asıl adının Aleksandra Lisovska olduğu söyleniyor.
Ukraynaca tarih kaynaklarında gerçek adının Anastasia olduğunu belirtenler de var.
Batı kaynaklarındaysa Hürrem Sultan’a La Rossa (kırmızı), Roza (gül), Rozanna (zarif gül), Roksolan (Ruthenyalı kadın), Roksana ve Roxelana gibi farklı isimlerle hitap ediliyor.
Zeynep Tarım, farklı hitaplara rağmen mevcut resmi belgelerde adının Haseki Hürrem Sultan olarak geçtiğinin altını çiziyor.
Hürrem, Farsça “neşeli” anlamına geliyor.
‘Devlet adamları kadar etkili bir figür’
Hürrem Sultan, Kanuni Sultan Süleyman’ın haremine girdikten sonra kısa sürede en gözde cariyesi haline geldi.
1521’de Şehzade Mehmed’in dünyaya gelmesiyle Harem’de çocuk sahibi olan kadınlara verilen Haseki unvanını aldı.
Kanuni Sultan Süleyman ile nikahlanmasının ardından unvanı Haseki Sultan olarak değişti.
Böylece Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan ve eşi Mahidevran Sultan’la birlikte haremin en nüfuzlu üç isminden biri oluyor.
Prof. Emecen, “Hürrem’in o dönemde özellikle Harem’de çok güçlü bir kişiliğe sahip olduğunu biliyoruz” diyor ve ekliyor:
“Değişik politikalarda ve iç çatışmalarda da önemli bir hizbin mensubu olduğuna dair bilgiler var.”
Emecen, Hürrem Sultan’ın Şehzade Mustafa’nın 1553’te idam edilmesinde rol oynadığına dair kanaatlerin olduğuna dikkat çekiyor:
“O dönemin politikaları içerisinde damadı Rüstem Paşa ve kızı [Mihrimah Sultan] ile birlikte hizip oluşturdukları ve Sultan Süleyman üzerinde etkili olduklarına dair bazı kanıtlar var.”
Emecen, siyasi meseleler haricinde Hürrem Sultan’ın hayırsever yönüyle ön plana çıktığını, İstanbul ve Kudüs’te imaretler yaptırdığını ve vakıflar kurduğunu vurguluyor.
Pof. Tarım da Hürrem’in siyasi pozisyonunun yanı sıra çalışmalarıyla özellikle İstanbul’a ve şehir yaşamına büyük etkisi olduğunu anlatıyor:
“Bugün Haseki diye bildiğimiz muhit, Hürrem Sultan’ın orada vakıf eserleri olduğu için bu ismi almıştır.”
Haseki Hürrem Sultan, tarihi kayıtlara göre 15 Nisan 1558’de İstanbul’da doğal sebeplerden öldü.
Naaşı, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Süleymaniye Camii’ne gömüldü.
Daha sonra Sultan Süleyman’ın emriyle mezarının bulunduğu yere Haseki Hürrem Sultan Türbesi yaptırıldı.
İlgili haberler